Bir araştırmacı araştırma yapmak için bir köye gitmişti. Önce o köyün mezarlığına girdi. Çünkü kültürlerin, yaşam felsefesinin böyle yerlerde gizli olduğuna inanıyordu. Gözleri birden mezar taşlarının üzerindeki rakamlara takıldı. Mezar taşlarında 5, 867, 900, 20003, 4293, 8, 183 örneği birbiriyle hiç de bağlantısı olmayan rakamlar vardı. Uzun uzun düşündü, fakat bu rakamların anlamını çözemedi. Köyün en bilge kişisine gitti, ona sordu: ‘Nedir bu rakamlar Tanrı aşkına’ dedi. ‘Bu rakamların gösterdikleri ay mıdır, yıl mıdır, saat midir ?’ Bilge kişi gülümseyerek yanıtladı: ‘Bizler bebeklerimiz doğduğu zaman, bellerine bir ip bağlarız’ dedi. ‘Yaşamı boyunca her güldüğü an, o ipe bir düğüm atarız. Öldükten sonra ise, bellerindeki düğümleri sayar, düğümün sayısını mezar taşına yazarız.’ Bilge kişi, karşısındaki keşişin bir şey anlamadığını görünce açıklamasını sürdürdü: ‘Böylece onun, ne kadar ‘yaşamış’ olduğunu anlarız.’
Sahi, biz de bugüne kadar kaç kez güldüğümüzü saydık mı acaba? Ya da en son ne zaman yürekten gelerek güldük, gülüşümüze birilerini en son ne zaman ortak ettik acaba? En azından, bu satırları okurken hafızamızda canlanan bir şeyler oldu mu acaba? En son ne zaman birisinin gülmesini sağladık, en son ne zaman bulunduğumuz ortamın gülücüklerle dolmasını başardık, en son ne zaman karşımızdakinin tebessümüne katkıda bulunduk, hatırlıyor muyuz acaba? Eve, iş yerine girerken ya da arkadaş meclisine otururken en son ne zaman yüzümüzde sevinç ve mutluluk ifadelerinin yansıması olan gülücüklerle birlikte girdik. Bizim yüzümüzden asık yüzler en son ne zaman güldü, gözümüzdeki ışıltıya bakarak kimlerin gönülleri ışıdı en son? Selam vererek veya hal-hatır sorarak en son kimin tebessüm etmesini sağladık, ufacık da olsa bir iyilik yaparak kimin hayır-duasını aldık acaba? Bu soruları kat be kat çoğaltmak elbette mümkün, ama ya cevabı? Mutlu ve sevinçli anlarımızda birileri ile bunu paylaştık, onları da bu güzelliğe ortak ettik diyelim, Peki, sıkıntılı anlarımızda, bizden tebessüm ve güler yüz bekleyenlere, sıkıntılarımıza rağmen gülebildik mi, onların yüzlerine tebessüm, yüreklerine huzur ve mutluluk tohumları serpebildik mi, en azından buna gayret ettik mi acaba? Ne dersiniz, bir çetele çıkarmaya ya da düğümleri saymaya var mısınız?