...Hazırlıklıydı sanki bulutlar fırtına ve rüzgarın dansına
yine uslanmaz bir bahar havası vardı.Bazen sebepsizce davet içeren fırtınamız aşkını rüzgarını bulduğu zamanlarda deliler gibi dans ederdi.Bunu göklerden izleyen bulutlarımız bazen hüzünlenir bazen kıskanır yağmurunu yağdırdı...
...bir sabah uyanarken uzandığım yatağımda başımı koyduğum yastığımda düşlerime ara verdim.
..Ben her çekişte her nefeste ciğerlerimi yakan sigarımı ve sigarımın mezesi olan kahvemi pencerenin dibinden yudumlarken derin sezislik habercisiydi fırtınanın dansına bu benim keyfime saldırmı yoksa büyük aşkların dansımı korkmak geliyordu biran içimden yada hayır onları izlemek o büyük hazı tadmak of aman ALLAH ım benim kafam çok karıştı ben hiç izlemedim büyüklerin dansını....
Çok uzun sürmedi yaprakları savurarak hoyratça yaklaşan fırtına rüzgarına sarılmış bir şekilde uzaktan kendini beli ediyordu.
Ağaçlar,yapraklar naylon poşetleri yıklan evler devrilen arablar büyük dansın seyircileri olduğunu ıspatlıyorlardı.korkunç kulakları çınlatan sesin gürlemesiyle elektirkler kesildi.durdurmak istiyordu bulutlar bu dansı ürkütmek uzaklaştırmak istiyordu fırtınanın dansını hala aldırış etmiyordu.onlar sımsıkı,sarmaş dolaş deliler gibi dans ediyordu.Aniden bastıran sağnak yağmur şiddetli olan fırtana ve rüzgarın dansını biranda yok edivermişti.hüzünlendimi yoksa kıskandımı bulutlar bu dansı bunu bilmek mümkün deildi.
sonra,biranda yağmur şiddetini kesti cislenen yağmur damlaları yerleri ıslatmış kucuk kucuk göletler oluşturmuştu.
sanki bir ressamın hayal ettiği o güzel manzara hayalinde hep olan ama çizmek için görmesi gereken manzara gibi tasavvur oldu.Ama ben ressam değildim kalemle çizemem ancak beynime yazabilirdim kuşların cıvıl cıvıl ötüşünü ve yağmurdan sonra güneşi gizleyen bulutların yok oluşunu,yerini renga renk olan gök kuşağına bırakmasını çizemezdim ama Fırtınayla dansın hikayesini anlatabilir herkesele o güzel hazı,zevki tatırabilirdim buna hiç kimse engell olmazdı.
Beynimde canlandırdığım ve hep düşlediğim tabiatın güzelliklerini fırtınanın dansına borçlu olduğunu sonradan farkettim
...Tanrının mucizevi tasavvufuna belliki çok kaptırmışken kendimi dalgınlıgımı fırsat bularak dibine kadar gelen sigaram parmaklarımı yakana kadar kapılmış mucizevi manzaraya
....Çiçekler güneşin gözükmesiyle o kadar güzel o kadar muntazam duruyorlardı ki hayranlığımı gizliyemezdim
Güneşle yeryüzünün arasındaki mesafe sanki kilometrelerce değil santimlerce yaklaşmıştı.Güneş gülümsüyordu parlaklığını artımıştı.Bu muntazam ve eşsiz manzaranın güzeliğine sebep olan fırtına kim bilir dansını hangi diyarda devam ettirdi.belki bulutlar onları takip etti onların gölgesi olmaz istedi.....
Fakat o anı hissederek içimden gecen sözler ne kadar hoşuma gitmişti....
Bu ne hırçın bir sevdadır yaktı yıktı ortalığı.
Bu ne tuhaf bir danstır yağrmuru bile kıskandırdı.
Bu ne yüce bir danstır ardından güneşi ve gökkuşağını dogurdu.
Bu ne kadar gerçek bir aşk beni düşlerime kavuşturdu.