Çok sıcak bir istanbul gecesi içindeyim
Kızımı uyuttum
Bir kahve yaptım kendime
Uyku tutmayan gözlerime iyi bir arkadaş değil biliyorum ama onsuz olmuyor iste
Gülden Karaböcek'in eski şarkılarını dinleyerek oturdum balkonda bir süre
Anadolu yakasının ışıklarını, gemileri seyrettim
'Gözümde canlanır koskoca mazi' diyordu Gülden Karaböcek
Yıllar, yıllar öncesine götürdü beni
Yetmişlerin sonuydu
Ben küçücük bir kız çocugu, oturduğumuz sokagın genç kızları liseliydi
Polis radyosundan istekler yapar, akşam üzerleri sevdikleri 'çocuk'la bakışmak için büyük parka giderlerdi
Tülay abla çok güzeldi
Dümdüz, kalın, sarı saçları vardı
Yan apartmanda otururlardı
Sokağın başındaki bizimkilere göre daha yeni ve modern olan Çelik apartmanında oturan Erhan abiye âşıktı
Erhan abi de ona elbette
Çocuk aklımla mahallede kim kimi seviyor takip ederdim
Gönüllü ulakları olur, aralarında haber taşırdım
Ve büyüdüğüm zaman yaşayacağım aşkların hayalini kurardım
Tülay abla ve Erhan abi benim için ideal çiftti
Ben de Erhan abi gibi bıyıklı, saçları güzel bir adama aşık olacaktım
Tülay ablanın kız kardeşi Gülay'a görücü geldi bir gün
Oysa büyük olan evlenmeliydi önce
Ama Tülay abla Erhan abiyi bekliyordu
Erhan abi üniversiteyi bitirmeden evlenemezlerdi
Tülay abla sözde sırasını kardeşi Gülay'a verdi
Gülay abla evlendi
O yıl Erhan abi okulu bitirdi ve askere gitti
Tülay abla asker yolu beklemeye başladı
Derken küçük kardeşi Mehmet de evlenmek istediğini söyledi
Tülay abla ikinci düğünü de gördü
Kız kardeşi Gülay, bebeğini kucağına aldığında Erhan abi askerden döndü
Artık mahallede en çok konuşulan konu ne zaman evlenecekleri olmuştu
Erhan abi bir işe girmeden evlenemeyeceğini söylemişti Tülay ablaya
Bir gün
Annemlerle Kızılay'da alışveriş yaparken Erhan abiyi gördüm
Denizatı pastanesinin önünde bir kızın elinden tutuyordu
Ve o kız Tülay abla değildi
Değil Tülay ablaya, anneme bile söylemedim gördüğümü
Sonra
Sonra Tülay abla çok hastalandı
Lösemi dediler
Biz büyüklerin neden bu kadar üzüldüklerini anlamadık
Tülay abla hastaneye yattı
O hastanedeyken Erhan abi nişanlandı
'Tülay'dan saklıyorlarmış' dedi annem
Aylar sonra Tülay abla sokağımıza döndüğünde ne saçları vardı ne de Erhan abi
İş bulup İzmir'e gittiğini söylediler
Bir yaz akşamı Tülay abla'yı balkonda otururken gördüm
Hırkasına sarılmış içerden gelen bir Gülden Karaböcek şarkısı dinliyordu
Kolunu balkona dayamış Erhan ağabeylerin oturduğu apartmana bakıyordu
Sonra öldü Tülay abla
Filmlerdeki gibi öldü
Erhan abinin üç tane oğlu oldu
Birinin adını herkese inat Tülay koydu
Hala anlatırlar, Tülay üzüntüden öldü diye
Erhan abinin annesi istememiş evlenmelerini
Bir gün komşular toplanmış birinin evinde çay içerken, Tülay ablanın annesinin yanında 'Oğluma el değmemiş kız arıyorum' demiş
Çok üzülmüş Tülay ablanın annesi
Annem hala aynı sokakta oturuyor
Geçen yaz balkonda otururken o günleri anımsadım
Uzun uzun anlattı annem
Meğer ne çetrefil, ne acı bir öyküymüş bu
'Neyse ki' dedi 'şimdi kimse aşktan ölmüyor artık Olmadı mı yenisine bakıveriyorlar'
Şimdi bu lafı duymalı mı , duymamalı mı?
Tülay ablanın balkonuna baktım
O benim tanıdığım aşktan ölen ilk ve tek kadındı
Bu gece Gülden Karaböcek şarkıları dinlemek bana bunları anımsattı işte
Belki de doğrudur
Kimse 'gerçekten' aşktan ölmüyordur artık
Sizce kötü müdür peki bu?
-İCLAL AYDIN-